Takuhi Tovmasyan, Hrant Dink anmasında konuştu: İstanbul’un orta yerinde, hepimizin gözleri önünde, Ermeni bir gazeteciyi katlettiler
“`html
T24 Haber Merkezi
Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni olan ünlü gazeteci Hrant Dink, katledilişinin 18. yılında, hayatını kaybettiği yer olan Sebat Apartmanı önünde dostları ve sevenleri tarafından anıldı. Anma etkinliğinde Dink’in yakın arkadaşı Takuhi Tovmasyan duygusal bir konuşma yaptı. Tovmasyan, kalabalığı etkileyen bir hikaye paylaşarak, “Seninle birlikte yaşadığımız sevinçler kadar acılar da ortak ama ne yazık ki sevinçlerimizin sayısı pek azdı,” ifadelerine yer verdi.
Takuhi Tovmasyan’ın konuşmasından satır başları:
“Seninle paylaştığımız sevinçler de acılar da ortak; ama sevinçlerimiz gerçekten az, acılarımız ise çoktu.”
Dink’in dostlarından Takuhi Tovmasyan, anma etkinliğinde Hrant Dink’i şöyle andı: “Hrant’ım, seninle yaşadığımız sevincin yanında acılarımız da paylaşıldı; fakat sevinçlerimiz ne yazık ki pek azdı.”
“O korkunç 19 Ocak 2007 tarihinden bu yana tam 18 yıl geçti. Her yıl, 19 Ocak’ta binlerce insan, can kardeşlerin burada buluşarak seni anıyor. Sevgililerin bu pencereden sana sesleniyor; insanların senin insana ve topraklara olan sevdanı anlattığına şahit oluyoruz. Sana zarar vermeye çalışanlara lanet ediyoruz ve her yıl yan yana lanetimizi yine buradan haykırıyoruz. Canım kardeşim, bu yıl yakın arkadaşların, Hrant’ın dostları, yine burada seslenmemi rica ettiler. Nasıl hayır diyebilirim ki? Ben ki, Agos’un o güzel gençlerinin sözünü yerine getiren biriyim. Ama sormayın, ağır yük bu!”
Acının yenisi ve eskisi olmaz, acı her zaman acıdır. Sadece acın yetmiyormuş gibi, bir de yeni acılar ekleniyor kayıplarıma. 40 gün önce Tomo’yu Balıklı mezarlığında, ellerimle toprağa verdim. Orası, biliyorsun, senin iki adım uzağında. Dostlarım Torkom Beşiktaşlıyan’ın yanı başında, birkaç adım daha ileride eski dostları Ermeni Kurbanlar Anıtı’nın yanında şairler Misak Medzarents ve Garbis Cancikyan’ın yanındaki mezarları görebilirsin. ğazaros dedemin ve Takuhi yayamın topraklarını kopardım, acıyla dolup taştım.
Her mezar ziyareti, aklıma kaybettiklerimi getiriyor. Her bir can için yaptığım irmik helvasında Mardik amcamın özlemi içimi yakıyor. Canım Hrant’ım, paylaştığımız sevinç ve acı ortaktı, ama acılarımız kesinlikle fazla. Bir araya geldiğimizde hala hüzünlü melodiler söyleriz. Rakel’in içimi titreten sesiyle “Yespılpul yem, mipun unem, sarin e, sirdıs pots e…” ezgisi atalarımızın biriktirdiği acıları dile getiriyor.
Nesilden nesile aktarılan ağıtlara bir son vermek için yeni bir cesaret bende uyanmıştı. 20 yıl önce, cesareti bilmez bir haldim. Unuttum ki bu topraklarda her 10 yılda bir, her 20 yılda yeni acıların senaryoları yazılıyor. Dedem Takuhi yayamın bıraktığı bu ağır mirası, ben de evlatlarıma bırakmak istemedim. Onların bu topraklarda huzur içinde büyümesini, geçmişte yaşananları bizim gibi tecrübe etmemelerini sağlamak istiyorum.
Takuhi yayam, 20’li yaşlarının sonlarındayken, dedem Ğazaros ile evlenmeyi kabul etmişti. Fakat Ğazaros dedem, Takuhi’den önce Çorlu’da güzel bir kadınla evli bulunmuş. Mardig, Garbis ve Ağavni isimli üç çocuğu bulunuyordu. Çorlu’dan İstanbul’un Yedikule’sine yerleştiğinde, Sofig genç yaşta vefat etti. O tarihlerde dul kalan Ğazaros, yeni bir eş arayışına girdi ve Takuhi, akrabalar tarafından ikna edildi. Ancak yeni gelin İstanbul’a geldiğinde yalnızca iki çocuğu olduğunu öğrenerek, çocukları kabul etti ancak ona daha fazla yük olamayacaklarını belirtti.
Takuhi hanım, söylediği gibi dedemizin iki çocuğunu bağrına bastı, ama kendisinin de iki evladı oldu. 1911’de babam Bedros dünyaya geldi, 1913’te amcam Sarkis. Takuhi yayam bu mutlu dönemine yalnızca 5-6 yıl devam edebildi. 1915 yılı gelince değişen hikayeler başladı. “Neden?” diyebilirsiniz. Adana, Sivas, Kayseri, Van… Trakya gibi yerlerdeki Ermeni toplumu, güvenlik için tehcir kararı altına girdi.
Takuhi yayam, eziyet ve kayıplarla dolu bir dönemden geçen bir neslin mirasını taşıyordu. Mardig amcam, tüm Çorlulularla birlikte zorunlu göç sürecine tabi tutuldu. Bu dönem sonrasında Takuhi yayam yaşadığı acıları yüreğinde taşımaya devam etti.
Aylar geçmişti, Takuhi yayam kaybolan Mardig’i bulmak için hiç umudunu yitirmedi. Birçok çaresizlik içinden geçmesine rağmen Mardig’in hayatta olduğunu düşünmeyi sürdürdü. 1957 yılında 80 yaşında vefat ettiğinde, halkının diğer fertleri gibi çeşitli acılar çekti; ancak vicdanından çektiği acılar derin bir travmaydı.
Babam Bedros da annesinin arkasından bu acının mirasını üstlendi. O da dünya çapındaki Ermeniler ile mektupla Mardig’in izini sürmeye çalıştı. Ancak 1975 yılında gözlerini kapadığında anneannemin ve Takuhi yayamın acısını da yanına almış oldu. Bu mirası, ben, 23 yaşımda vardı. Zordu, sevdiğim tüm dostlarım gibi ben de çok ağladım. Ardından kendime bir yol buldum ve babamla hayali diyaloglar üretmeye başladım ki bu bana iyi geliyordu. Her irmik helvasında onu ve sevdiklerini anarak huzur buluyordum.
Geliyoruz 1915’in sekseninci yılına… Babamın ve sevdiklerimin anısına irmik helvası yaparken, Mardig’in anısı aklıma geldi. Bu sene, hem geçmişte yaşanan acıları unutturmayı hem de yeni bir umut yaratmayı hedefledim. Mardig amcam bir yerlerde yaşıyorsa, muhtemelen yaşlanmıştı ve artık hayatta değildi. En iyi bildiğimi yaparak, irmik helvası yaptım ve her pişirdiğimde Mardig’i andık ve onunla birlikte Takuhi yayamı da. Böylelikle ben ağır bir miras bırakmadan çocuklarıma huzurlu bir hayat sunmanın keyfini yaşayacaktım.
Geldim 2007’ye, Hrant Dink’in canı alınırken yıllar gibi kısa ve özdü. Evlatlarım ve gençlere, geçmişte edindikleri acıları unutturmaya çalışıyordum ama olanlar gözlerimin önünde. Sonunda güvendiğim yüreğim, Hrant’ı tekrar anmak üzere burada bulunmayı emretti. Bir düşün bakalım, Hrant’ın suçu neydi? O sadece insan sevgisiyle dolu, Türkiye- Ermenistan arasındaki barışı savunurken senin canını alması mıydı? Korkulan, insanları bir araya getiren bir insan olduğunu bilmek.
Canım Hrant’ım, 18 yıl oldu ama hâlâ senin öldüğüne inanamıyorum. Yüreğim ilk günkü gibi sızlıyor. Nasıl huzur bulabilirim bilmiyorum, sadece hayalimde bir gün, o sınır kapısında kavurmak için bir irmik helvası pişirmek var. Eğer bir gün açılığında onu Hrant’a anarak yapacağım. Hayallerin gerçeğe döneceği o günü görebilir miyim bilemiyorum, ama eğer yaşarsam bu sözü tutacağım.
Canım kardeşim, seninle birlikte hayaller kurdukça gözlerinin nasıl parladığını ve ruhunun nasıl güldüğünü hatırlıyorum. “Yine dağıtmayın peynirleri Takuhi” dediğimde içimde hüzün var. “Bu ülkede kuşlara dokunulmaz” derken, senin de dokunmayacaklar mıydı? Yaşım ne olursa olsun; ancak o günleri göremeyeceğimi düşünmek zorundayım. Ama bu günler ne kadar uzakta olursa olsun, sizin yaşamanız dileğiyle bırakıyorum.”
Hayalin bile içimi nasıl ferahlattığına bakılırsa, bunun gerçek bir hikaye olabilmesi dileğiyle, hepinize teşekkür ederim.”
Hrant Dink’in sürgünlüğünden bugüne neler yaşandı? Türkiye’deki Ermeni topluluğunun önemli simlerinden biri olan gazeteci Hrant Dink, 18 yıl önce bugün, kurucusu olduğu Agos Gazetesi önünde uğradığı suikast sonucunda hayatını kaybetti. Bu cinayet, Türkiye’de ifade özgürlüğüne ve sosyal barışa ağır bir darbe olarak tarihe geçti, fakat geçen yıllar içinde Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin sorumluluk ağı aydınlatılamadı. Hrant Dink, hem Türkiye’deki hem de Ermeni toplumlarındaki köprü görevini üstlenen bir gazeteciydi. Agos Gazetesi’ndeki dikkat çekici yazıları ve barışa odaklı söylemleri, onu birçok kişinin kalbinde özel bir yere konumlandırdı. Ancak barış arayışları, bazı milliyetçi çevrelerin hedefi haline geldi. 2004 yılında “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla yargılanması, onu medya ve kamuoyunda yalnızlaştırdı. 6 Şubat 2004 tarihinde kaleme aldığı yazısında, Sabiha Gökçen’in Ermeni kökenli olabileceğini belirten Dink, Genelkurmay Başkanlığı’nın sert açıklamaları ile hedef gösterildi. Sonrasında dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör, MİT’in talebi üzerine Dink’i İstanbul Valiliği’ne çağırdı. Bu görüşme sırasında Güngör, yanında bulunan MİT görevlileriyle birlikte Dink’e açıkça uyarılarda bulundu. 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15:05’de, 17 yaşındaki tetikçi Ogün Samast, İstanbul Şişli’de bulunan Agos Gazetesi’nin önünde Hrant Dink’i silahıyla vurarak yaşamına son verdi. Olay sonrasında Samast, babasının ihbarı sayesinde Samsun Otogarı’nda yakalandı. Cinayet sonrası çekilen bir fotoğraf basına yansıdı ve fotoğraf karesinde Samast’ın Türk bayrağı ve Atatürk posteri önünde poz verdiği görüldü. Emniyet güçleri, cinayet sonrası kendisine övgülerde bulundu. Bu skandal, soruşturma sürecinin ciddiyetine dair kamuoyunda büyük bir tepki yarattı. Hrant Dink’in cinayetiyle ilgili soruşturmalar sırasında, Dink’in öldürüleceği hakkında hem Trabzon hem İstanbul Emniyet Müdürlüklerine bilgi verildiği ortaya çıktı. Yardımcı istihbarat elemanları Erhan Tuncel ve eniştesi Coşkun İğci’nin sağladığı bilgilerle, cinayet planının bilinmesine rağmen hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı belgelendi. Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer’in de suçlamaları gizlediği veya gerekli önlemleri almadığı anlaşıldı. Ramazan Akyürek, cinayet sürecinden sonra kayıtları silmek ve istihbarat zafiyetine dair suçlardan mahkûm edilerek ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Yılmazer ise benzeri suçlardan ceza aldı. Dink cinayetinin organizatörlerinden biri olan Yasin Hayal, daha önce Trabzon’da McDonald’s’a bombalı saldırı gerçekleştirmişti, ama bu baskın basit bir suç olarak yargılandı. Dink cinayetinde ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılan Hayal, ceza indirimleri olmadığı takdirde 2047 yılında serbest kalacak. Bir diğer önemli figür olan Erhan Tuncel, cinayeti teşvik etmek de dahil çeşitli suçlardan toplamda 96 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz de sahtecilik ve cinayete teşvik suçlamalarıyla 28 yıl hapse mahkum edildi. Ogün Samast’ın 16 yıl 10 ay hapis yattıktan sonra şartlı tahliye edilmesi büyük tepkilere yol açtı. Dink ailesi ve avukatları, Samast’ın baş dosyada cinayet ve ayrıca örgüt üyeliğinden ceza almaması için itiraz etti ve bu süreç sonucunda mahkeme Samast’a örgüt üyeliğinden ceza verdi. Ancak Yargıtay, bunun zaman aşımına girdiğine karar verdi ve Samast, örgüt üyeliği nedeniyle ek ceza aldı. Şartlı tahliye kararının ardından Samast’a, “FETÖ üyesi olmamakla birlikte bu örgüt adına suç işlemek” suçlamasıyla yeni bir dava açıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 10 Ocak 2025’teki duruşmasında mahkeme, zaman aşımı nedeniyle davayı düşürdü. Her yıl Hrant Dink’in anma gününde, Agos Gazetesi önünde toplanan binlerce kişi, “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarıyla adalet için protesto ve etkinlik düzenliyor. Dink’in anısını yaşatmak ve mücadelelerini devam ettirmek üzere çeşitli organizasyonlar gerçekleştirilmektedir. |
“`