DEMOKRAT Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, eski Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı idam edilişlerinin 62’nci yılında rahmetle andı. Gültekin, “Kurtuluştan şahlanışa ermiş bir milleti durdurmak egemenliğin hesabını sormak için önce milletin iradesini kırdılar sonra da şehit başbakanımız Menderes ile beraber iki bakanımıza, 3 yiğide kıydılar” dedi.
Partisinin il kongresine katılmak üzere uçakla Erzurum’a gelen DP Genel Başkanı Gültekin Uysal havalimanında partililer tarafından karşılandı. Başkan Uysal ve beraberindeki heyet kongrenin yapıldığı otele geldiler. Burada partililere bir konuşma yapan Genel Başkan Gültekin Uysal, sözlerine 62 yıl önce idam edilen eski Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı idam edilişlerinin 62’nci yılında rahmetle anarak başladı.
“Tarihi bir gündeyiz” diyen DP Genel Başkanı Uysal, “Sadece demokratlar olarak bizler değil akıl ve vicdan sahibi herkesin bu memlekette hüzün duyması gereken bir 17 Eylül günü. Bu acı günümüzü Erzurum’da idrak ediyoruz. Her 16-17 Eylül’de İstanbul’da mezarı başında başta şehit Başbakanımız Adnan Menderes, onun yol arkadaşları, kabir arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın hep mezarı başındaydık. Ama bu sefer bu tarihi şehirden İstiklal mücadelesinin nişanesi olmuş Erzurumumuzdan dadaşlar diyarından seslenmek, bu hissiyatımızı bu anlamlı günde tüm Türkiye ile paylaşmak ihtiyacı hissettik. Dünyanın gözü önünde hırsından ve düşmanlıktan gözü dönmüşler maalesef cinayet işlediler” dedi. Uysal, . Hürriyetin, demokrasinin, adaletin dibacesini yazan kalemleri, milletin temsilcilerinin kellelerini alarak kırmak istediler ve maalesef 3 kişiyi idam ederek sadece o üç kişiyi değil milletin hayallerini memleketinde geleceğini gasbettiler. Kurtuluştan şahlanışa ermiş bir milleti durdurmak egemenliğin hesabını sormak için önce milletin iradesini kırdılar sonra da Şehit Başbakanımız Menderes ile beraber iki bakanımıza, 3 yiğide kıydılar. Bu tarihi anma günlerini sadece bir yasak sağma kabilinden, acımızı, hicranımızı içimize akıtarak anmak değil tarihin geriye doğru anlaşıldığı geleceğe doğru yaşandığı gerçeğinden hareketle idrakimizi tazelemeye de bu acı yaşananlar vesile olsun isteriz” diye konuştu.
‘SADECE 1960 YILINDA BİR DARBE YAPILMADI’
“27 Mayıs ile beraber Türkiye’yi maalesef kendi kaderine milletin hakim olmasından alıkoymak adına, bir darbe icra edildi” diyen Gültekin, “Sadece 1960 yılında bir darbe yapılmadı. Arkasından çeşitli vesilelerle yaşanan dönemlerde de kaynaklık edecek darbelerin anası diyebileceğimiz bir hükümle 27 Mayıs tarihteki yerini aldı. Maalesef Türkiye’nin gelişmiş dünya ile arasındaki mesafeyi kapatabilmek, bu topraklarda insanımızı büyük çoğunluğunun taşrada, köyde, kasabada yaşadığı Türkiye’den kalkınan fabrika yapan demir çelik sanayiden, petro kimya sanayiye, çimento sanayisine, şeker fabrikalarına sayısız hizmeti istihdam yaratan kamu iştiraklerini tüm Anadolu’ya saçmış bir geçmişin içerisinden geliyoruz. Hani büyük şairimiz Yahya Kemal diyor ya: ‘Hani nerede Ardında çil çil kubbeler saçan ordu’ dediği gibi arkasında milletin gönlünde silinmeyecek bir yanda sevdayı icra ederken diğer tarafta da Anadolu ve Trakya coğrafyasına sıkışmış bir imparatorluğun bakiyesi olarak buralarda milletin hep hizmetkarı olarak geldik” diye konuştu.
‘HİZMET KERVANI YOLDA KALMADI’
Uysal, “14 Mayıs 1950’de Beyaz Devrim olarak nitelendirebileceğimiz bir milletin iradesiyle gerçekleşen değişim, dönüşüm dalgasıyla beraber maalesef 27 Mayıs’ta kesintiye uğramış bu hizmet kervanı, pek çok hizmetin sahibi oldu. Şehit başbakanımız ve bakanlarımızı idam ettiler ama bu hizmet kervanı her daim milletin desteğiyle yolda kalmadı, yoluna devam etti. Yaşanan süreç içerisinde yine ikinci büyük kurucumuz olarak da ifade edebileceğim büyük liderimiz Demirel’in önderliğinde 60’lı 70’li yıllarda muhatap olduğumuz ara dönemlere ve 12 Eylül darbesine rağmen hiçbir zaman milletimize gönül koymadan, hiçbir zaman silahlı kuvvetlerimizin içerinde odaklanmış birtakım cuntacıları silahlı kuvvetleri kirletecek unsur olarak görmeden her daim bu kurumlara da sahip çıkarak bu günlere geldik. Bugün Türkiye’nin değişen şartları içerisinde daha büyük sıçrama hamlelerini yapabilecek gücü vardır” dedi.
Uysal şöyle devam etti:
“Okuryazarlığı şüpheli birisi çıkmış ve ‘Ben ekonomistim’ diyerek 85 milyonu adeta kobay muamelesi yaparcasına bir tez denedi. Ne dedi? Faiz sebep enflasyon sonuç, dedi. Peki bunun bedeli ne oldu? Bunun bedeli sadece şu ana kadar 711 milyar oldu kur korumalı mevduata sizin bizim hepimizin vergilerinden aktarılan paylar. Şimdi hiçbir şey yokmuş gibi faiz lobileri diyerek kendilerine göre tez uyduranlar enflasyonu patlatmış bu ülkede hiçbir emeklinin ne ev hayali ne araba hayali kurabildiği bir Türkiye haline getirmiş, alın terinin karşılığını alamaz hale getirmiş, üreten çiftçimizden başlayarak insanlarımızın her yıl bilerek ve isteyerek uygulanan politikalarla beraber tarımdan caydırıldığı hayvancılıktan caydırıldığı bir Türkiye’yi ortaya çıkarmışlar. onlara sorsak hala bütün bunların sorumlusu muhalefet. Bütün bunların sorumlusu hoş bugünlerde çok söylemiyorlar seçim dönemi geçti, dış güçler. Bu işlerin bütün sorumlusu 20 yıldır milletimizin ifade ettim altını çizdim hiçbir mazeret bırakmayacak şekilde yetki, güç vermiş olmasına rağmen icraatları ile Türkiye’yi bugüne getiren Sayın Erdoğan’ın önderliğindeki bu iktidar partisidir.”
‘MANASI OLMAYAN BİR ANAYASA SAKIZI ÇİĞNİYORLAR’
Uysal, “Bir yeni aldatmaca icat etmeleri gerekir. Şimdiki oyuncakları da 21 yıldır başaramamışlar bir yeni anayasa yapacaklarmış. Yahu siz 2007’de bu anayasayı değiştirdiniz 2010 yılında FETÖ ile beraber ‘Mezardakileri bile kaldırın oy kullandırın’ derken, ‘Devleti ele geçireceğiz’ derken anayasayı değiştirdiniz. 16 Nisan’da anayasayı değiştirdiniz. 177 maddenin 134 tanesi 82 anayasası kabul olduğu günden bugüne değişmiş. Farklı vesilelerle. Şimdi bugün çıkmışlar süslü sözlere ama manası olmayan bir yeni anayasa sakızı çiğniyorlar. Altını çizerek ifade ediyorum. Bu milletin kaderine yine milletin hakim olması için 19 Mayıs 1919’da Bandırma vapuruyla beraber Anadolu’ya cesaret ve iradeyi taşımış Mustafa Kemal önderliğindeki o kadroların kademe kademe Amasya’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Sivas’a, Sivas’tan Ankara’ya Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuyla beraber Kurtuluş harbinin yürütüldüğü o dönem gibi işte buradan ifade ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kastedecek, başta ilk 4 maddesi olmak üzere hiçbir değişikliğe zaten taraf olamayız da bu değişikliğe cüret edeceklere karşı da dimdik ayakta duracağımızı muhalefet edeceğimizi, sesimizi yükselteceğimizi ifade etmek isterim” dedi.